23 Mayıs 2022, Pazar
saat: 04:27


Panelde onu çok dikkatli dinlememiştim, genel olarak düz biri olduğunu düşünmüştüm. Derken akşam aynı masaya düştük. H ile beraber gelmişti. Ben aslında H ile arkadaş olmak istiyordum. Olabildiğince hetero bir insanım, onda bir şüphe yok. Ama güzel sarışın kadınlar her zaman ilgimi çeker, bu çocukluğumda da böyleydi. Bu nedenle alkolün de verdiği yetkiyle H ile muhabette daldım. Normal şartlarda cool olacağım diye kasar, bütün gece surat asarak üstünlüğümü ortaya koyardım. Ama alkolun dozajı çok iyiydi, bir kadeh şampanya bir kadeh şarap. Daha fazlasına ihtiyaç olmamalı zaten.

Ama H için burada değilim; geri dönelim adama... Kendi atladı, ben onunla konuşmayacaktım bile. Neden aradan bu kadar vakit geçtikten sonra bu satırları yazıyorum bilmiyorum. Aslında biliyorum; her zamanki gibi o "denk geldi". O gece için benim nezdimde centre-right'tan herhangi bir insan idi. Çok olgundu, başarılı olmuş, pharma şirketinin başına geçmiş. Mesleki olgunluğu beni aratmıyordu. Gerçekten müvekkilini kendi mantığında haklı olarak kabul edebilen biriydi. İnanıyordu.

H ile ortak tez hocası muhabbetimizi kapattıktan sonra adam kendinde hak gördü ve out of nowhere Ukrayna'ya yeterli desteği olmadığımız yönünde bir suçlamada bulundu. O ana kadar muhabbetin alfası H idi. Ben de adamı konuşurken hiç dinlememiş, sadece H ile göz teması kurmuş olabilirim. Sanki ben ülkeyi temsilen gelmiştim. Sanki bu soruyu örneğin bir İngilize sorabilirdi... Bu ne cürretti? .... diye içerlerdim 10 sene önce ama bu kez öyle olmadı. E tabi artık 23 değil 33 yaşındaydım. Gerçi "ikinci kadeh şaraptan sonra yabancılarla Türk siyaseti konuşmamak" konusunda yeminim vardı. 23 yaşından beri bu sözümü tutmuştum, ta ki o geceye kadar :) Herhalde yaşın veya haklı çıkmış olmanın getirdiği özgüvenle çok iyi idare ettim. Hakkını yemeyeyim "Müslümansınız diye sizi AB'ye almazlar" derken bile saldırgan bir tavrı yoktu. Sadece bizlere o soruları sormaya cürret eden insanlardan biriydi. Konuşmanın sonunda sen Turkish intelligentsiasın, azınlıksın dedi. Biliyorum ki çomarlar dört bir yanımızı sardı ama "biz azınlık değiliz" dedim ve anlatmaya devam ettim. Verdiğim cevaplarla kendisinde her seferinde yeni bir revelation penceresi açıldı. Gece onun Atatürk'e hayranlığıyla bitti. Artık hep beni hatırlayacak. Beni şahıs olarak hatırlamasa bile söylediklerimi hatırlayacak.

Türkiye'ye döndükten sonra günlerce insanlara kendisiyle muhabbetimi anlattım. Yakın olduğum herkese ama herkese anlattım, patronuma bile. Sonra bir an kendisi merakımı cezbetti, stalk'ladım da stalk'ladım.

Kısıtlı sosyal medya kullanımına rağmen hakkında pek çok şey öğrendim. 72 doğumlu olmalı, üniversite mezuniyetinden bunu çıkarıyorum. Benden on yaş küçük kızları var. Sevgilisi de çok net 45+ ve onun da aynı yaşlarda kızları var. Kendi yaş grubundan kadın tercihine saygı duydum. Ama genel olarak yaşına çok şaşırdım, adam taş çatlasa 42 gösteriyordu. İnanamadım. Malum Flamanlar Jacques Brel'in şarkısındaki gibi koşa koşa 20'lerinde evlenip genç yaşta anne-baba olup 30'larında boşanırlar. Ama boylu poslu Flamanlar güzel yaşlanırlar. Aksi bir durum olsa söylediği onca yersiz şeye rağmen kendisine ilgi duymazdım. Çünkü insanoğlu güzel şeylere karşı daha toleranslıdır.

Günlerdir hayatımda bu kadar yer işgal edince Linkedin'den de ekleyeyim dedim. Henüz kabul etmemiş. Niye bu kadar üstünde durdum ki diyecek gibi oldum da malum her zamanki gibi "denk geldi." Bu zaman dilimi için birinin ilgimi çekmesi gerekiyordu, o da oldukça masumane bir şekilde bu görevi ifa etmiş oldu.

Etkinlikte herkes önüme düştü, ben yanlarına gitmedim. Paratöner gibi üzerime önemli insan çektim. Sabah çok yavan geçti ama akşam başkanın ısrarla asılması takdire şayandı. Otelimi de sorunca artık ortamdan ayrılmaya karar verdim. Kadın olarak gücümü gördüm. Ve o gücü istismar etmeye muhtaç olmadığım için meze olmadan evime döndüm. Ama eğlenceli adamdı, kendisini iyi hatırlıyorum.

Mekandan ayrılırken de Tanrı birkaç öNEmli insanı daha önüme getiriverdi. Bira içmeye davet ettiler. Onlar olmasa boş boş gezecektim, yaşamadığım ilk gençliğimi yaşamak üzere 2011 yılında girmediğim barlara girecektim. Belki tek başına kaçırılacaktım lol. Biraz saçmalamış olsam da denk gelmemiz iyi olmuş olabilir.

Sonuç: bu kadar ilgi görmek çok iyi geldi. Ve ben sanıyorum 3w4 kişiliğimle herhangi bir ortamda istikrarla yeterli ilgiyi görmezsem bunalıma giriyorum. Yaşadığımız ülkede ise insanlardan ilgi görmeye gerek duymuyorsun. Öyle olunca bunalıma giriyorsun. Hayat çok anlamsız oluyor.

istanbul
hosting