06 Temmuz 2022, Çarşamba
saat: 04:52


Galiba motivasyonunu en çok bozan şeyi buldum sonunda.
Malum, benim işim biraz belirsizlikler işi, denedigim bir şeylerin sonuca ulaşması ihtimali genelde zayıf, işin doğası buy. Ve malum ben de mükemmeliyetçi biriyim, sonuç görmek isterim falan.
Buraya kadar olan kısmı ile barisigim aslında. Olay da bundan sonrası zaten. Bir kere, ben molekül düzeyinde analiz yapıyorum, yani hem incelediğim şeyler, hem onları incelemek için kullandığım şeyler aşırı nazlı. Üstelik, devasa makineler kullanıyorum. Mesela şey gibi ucunda kalem ucu olan bir uzay gemisi var, ve onunla kareli deftere muntazam bir yazı yazmaya çalışıyorsun gibi.
Şimdi, bir çeşit insan var, çok çalışmakla övünür, çok çalışıyor gibi görünmeye çalışır, aşırı başarı duskunudur falan. Ben tam tersi tüm işte. Ben, akşam beşten sonrasına kaliyorsam, mutlu olmam. Ben eve iş götürünce de mutlu olmam. Fakat, işin doğrusu şu ki benim hala işten saat gece 11 de çıkmam gerekebiliyor. Yaptığım her işte o kadar çok detay var ve bu ufacık detaylarin her biri sonuç almama engel oluyor ki, aslında on dakikalık gibi görünen bir işi saatler geçince noktalayabiliyorum.
Şimdi, gençtim cesurdum falan, bu işlere atladım. O zaman bünyem kaldırıyordu, yapıyordum. Fakat öyle bir noktaya geldi ki bir yerde, bir projeyi sonlandırın artık bu tip bir yaşantıyı sürdürmeye eğimi umar hale geldim.
Ve ne oldu biliyor musun?
Tabii ki bir bok degismezi. Nasıl universiteyi kazanınca, ÖSS ye hazirlandigin süreç tatil gibi kaldıysa gerçek derslerle yuzlesince, önceden beni o kadar bunaltan durumlar da tatil gibi kaldı.
Ya arkadaşım bunun bir sonu yok mu?
Yani, tamam ben bu noktaya gelmek için hemen her setinden vazgeçtim, fedakarlıklar yaptım falan, ama geldiğim nokta, bana yine aynı yükü, hatta fazlasını yüklüyor. Bu işin tam tersi olması gerekmiyor mu?
Ben şimdi evli olsam, haftanın iki üç günü onbire kadar çalışıyorum (evet bu çalışmaya direndigim halde böyle), kimi zaman haftasonu da çalışıyorum, bazen evde de çalışmam gerekiyor, ben o iletişimi nasıl yürüyeceğim?
Yani maddi manevi kriterleri bir kenara koydum, benim bir insanla basit düzeyde bir paylaşım yapmam bile mümkün değil ki şu durumda. Al şu an misafirim var, ben bu sabah yedide çıktım onbirde geldim.
Ne anladık?
Bu durum böyle olduğu, isim hayatımı çaldığı, benim yaşam alanimi daralttigi sürece ben mutlu olamam. Ben mutlu olmazsam verimli de olamam (ki değilim). Eve bir geliyorum, mutfağa gidip yemek ısıtıp tabağa koyup, tabağı orada bırakıp sofraya oturuyorum.
Dahası işin stresinden bahsetmedim bile daha. Bilemiyorum altan, bu tempo ile yaşayacaksam, aslında uğrunda mücadele ettiğim hayaller ablamsizlasiyor. Zira , mutlu değilken aldığın herhangi bir ödül, edindiğin herhangi bir kazanım, sana ne sağlayabilir ki? Mutlu olsan, tadını çıkarırsın ama değilken. Tam güzel bir yemek gibi. Biriyle kavga et ve otur bı bok anlamazsın, ama güle oynaya gezerken otur, gayet de tadını cikarirsin.

Neyse bakalım, bir iki yıl daha dayanacagim, ve sonra, yaptığım hiç bir iş bir önceki kadar zor olmayacak. Bırakın da ben de yasayim lan


istanbul
hosting