07 Eylül 2023, Perşembe
saat: 14:20


Hakan'la birbirimize kuzen diyoruz ama o aslında annemin kuzeni. Almanya'da doğdu büyüdü. Yazları Çınarcığa gelirlerdi ve birkaç ay beraber olurduk. Hakan'la ben çok iyi anlaşırdık. İkimizin de annesi pek bir şey yapmamıza izin vermezdi, içkiye karşılardı falan. 13 yaşında in cin geçmez Çınarcık Mühendisler sitesinden kaçarak, koşarak Kale diskoya gittik. Bu ilk diskomuzdu ve birbuçuk dakika içeride kaldıktan sonra büyülenmiş bir şekilde koşarak geri dönmüştük. Koşarken peşimize köpekler takılmıştı.
Aradan yıllar geçti, ben Berlin'e taşındım. O da Hannover'den Berlin'e taşındı. Beni tekno ile tanıştıran o oldu. Biraz genius kafası vardı her zaman ve fizik profesörü oldu. O da benim gibi evlendi çoluk çocuğa karıştı ama içinde sadece kendine ait bir alan özlemi, bizi yine bir araya getiriyordu. Dinlediği müziğe rağmen hiç uyuşturucu kullanmadı, bir partide eğlenebilmesi için sadece bir önceki gün çok içmiş ve parti günü hangover olması gerekiyordu. Kafası ancak o zaman yerine geliyordu.
Hakan, Eylül'de Berlin'e 2 saat uzaklıkta bir festival için fazladan bilet aldığını söylediğinde önce gelemem dedim. Hem param azdı hem de o zaman Türkiye'de olacağımı düşünüyordum. Ama Türkiyede kalacağım süre öncesine çekilip daha da zorlu koşullarda meydana gelince, ufukta kendim için bir şey yapabileceğim bir umut olması gerekti. O zaman geliyorum dedim.

Hakan, 1969 model bir minivan kiraladı. Ona yemekler koyduk, disko topumuzu, çadırımızı, parti kıyafetlerimizi, biletlerimizi, vitaminlerimizi, çeşit çeşit ayakkabımızı koyduk. Saatte 50 km ile Festival alanına vardık.
Hemen yan komşularımız 6 kişilik 3 çiftten oluşuyordu. Tentemizi açtık. Minderlerimizi yerleştirdik. Heyecandan sadece bir iki protein bar yedik. Çok sorumlu gibi magnezyumumuzu aldık. Giyindik, o votkasını içti ben MDMA aldım, lafladık. Akşam çöktü.
Festival, ormanın içinde, 20 dakika yürüme mesafesindeydi.
Bizim gibi kamp arabalarıyla, çadırlarıyla gelen çok kişi vardı ama ufak bir festivaldi.
Ben gece gitmedim.
Mdma'ya rağmen çadırıma girip uyudum.
Sabah 6'da kalktığımda en korktuğum şey festival tuvaletlerine nasıl sıçacağımdı. Bir şekilde 4 gün boyunca sıçmamayı başardığımdan burasını kısa kesiyorum. Çişimi, kampın hemen arkasındaki ormana yapıyordum.
Minivanın gazla çalışan bir ocağı vardı ve kahvemi yaptım. Müthiş bir manzaraya karşı kahvemi içtim, çok iyi uyumuştum ve hazırdım.
Courtney Love kombinimle çadırların arasından sabah 10'da yürümeye başladım.
Ormana girdiğimizde her şey inanılmaz düşünülmüştü, çok tuhaf heykeller, ağaçlardan tribal ışıklar, her şey, uçmaya müsaitti.
Komşularımızla karşılaştık.
Erkeklerden biri Hemşireymiş, Taylandlı kız arkadaşı çocuk eğitimcisi. Kızlardan biri Udi, Fransadan boyfriendiyle yaşamak için ayrılmış, diğer çift de bildiğin tam Almanlardı. Hepsi çok güzel arkadaşlar ve gerçek kampçılardı. Gördüğüm kadarıyla sigara falan içmiyorlar, yüzleri sağlıkla parlıyordu.
Pachamama denilen sahnelerden birine gittik.
Geceden beri devam eden müzik, tribal ağır bir haldeydi, 6-7 kişi kalmıştı. Ben çok dinçtim, dans dans ettim. Çok saat kaldım sonra diğer sahneye gittim. Daha acid techno bir yerdi, biraz kafamı sallayıp çadıra döndüm. Akşam tekrar çıktık. O arada galiba bir tane daha protein bar yedik.
Çok acayip bir set dinledik. Adını hatırlamıyorum ama bir iki kız müzisyendi. Tuhaf bir müzikti, kapıldık gittik. Ben setten sonra kapkaranlık yollardan kaybola kaybola sadık minivanımızı buldum. Hiçbir şekilde telefon çekmiyordu, internet asla yoktu. Onun için müzik dinlemek istesem de başaramadım.
Ertesi gün erken kalktım. Müthiş bir gündü.
LSD alacaktım.
Çok güzel olacağını biliyordum.
Çok güzel oldu.
Harika oldu.
Neler neler çözüldü. Biraz komşularla sohbet ettim. Hakan hep festivalde kaldı ben dans eden gökyüzünü seyrettim.
Sonra bisikletinin arkasında bir rakun kuyruğu olan adamın, yavaş yavaş arkamızdan geçerken tuhaf bir ses çıkardığını duydum.
Burnuna, mandal gibi beyaz metal bir şey takmıştı ve hım hım hım diye bir şarkı(!) çalıyordu. Hali tavrı beni inanılmaz güldürdü, ağırlığı, o burnundan üflediği şarkı, onun bana ulaşması. Hep bu sesi bekledim hayatım boyunca, nerelerdeydin ses dedim. Bisikletiyle yanıma yaklaştı. Sevdiğin bir şarkı varsa söyle çalayım dedi. Aklımdan geçiriyorum bakalım bilebilecek misin dedim. Biraz bakıştık, ellerimle ona kafamdaki şarkıyı gönderdim.
O da Titaniğin müziğini çaldı, mmm, hmm, hmm diyerek. Sonra yavaşça ve o Alman mizahının kendini hiç ciddiye almayan haliyle uzaklaştı. O çıkan sesleri düşündükçe kahkahalara boğuluyorum hala.
Nefis bir gündü... Bulutlar ve çimen inanılmazdı. Bütün gün orda kaldım. Telefonsuz, müziksiz, protein barla. Hiç aklımdan çıkmayacak o an.


istanbul
hosting