08 Ekim 2024, Salı
saat: 00:56


Aynı hisler bünyeye oturdu. Ne aptallık, 4 ay acı çektikten sonra bir anda geçivermişti. Fakat kalıcı olacağını düşünmüyorum. Bir an geliyor, kahkaha atıyorum. Aklıma kapılardan sıvışırkenki hali geliyor. Veya hiçbir zaman hatasını kabul etmediği, hatta yansıtma yaptığı, şartları suçladığı anlar. Bazen ulan adam sevmeye çalıştı, sürekli fearful avoidant'lığımla sabote ettim diye ah ediyorum. Sonra bu kadar bencil bir adamla bir işe başlanmazmış zaten diyorum. I knew you were trouble when you walked in ama kaptırabileceğimi zannetmemiştim. Malum duygusal insanım, bunu bir sonraki sefere hesaba katmalı ve de people pleasing yapmamalıyım. Varsın sevmesinler.

Başlamadık, üzgünüm. Boyfriend değildin. İlişki askıdaki kıyafetleri eve getirmek değildi. Bunlar sana çok mutluluk verdi hissettim. Ama dokuz yıl beni çeken adamı düşününce zaten bare minimum olan hareketlerin yetmedi. Biraz daha emek versen yeterdi. Hiç mi kimseye liman olmadın kuzum? Havaalanı dönüşü aramaktan çekindiğim, ayağımı çatlatınca kendiliğinden aramayı akıl edemeyen birini nasıl boyfriend olarak görebilirdim? Sevmek güvenmektir. Sen bana güven veremedin. Seni koruyacağım dediğin gece sivri sinek var diye eve gittin. Travmaları var dedim. Çünkü ben insanları olduğu gibi kusurlarıyla kabul edebilen sadakatli ve iyi biriyim. Eskiden bundan utanırdım ama galiba bu kadar nadide bir karakter özelliğini taşımakla gurur duymalı insan.

Tek beklentim ilk yanlışımda beni anlayışla karşılaman olurdu. Ama konu ağırdı değil mi? Mesele benim tepkim değildi. Bunun sen de farkındasın aslında değil mi? Beni de çenem sebebiyle değil sorumlulukları üstünden atmak için engelledin. Haklısın, bokumda boncuk mu var? Hem bana kendini açmadın, hem de sana kendimi açmadığım için bana kızdın. Ben de sana aynısını yaptım. Tanrım ne saçma. "Bak yine unimpressed yüz ifaden" dedin. Ben de mi seni mahvettim? Ne bekledin? İyi ki beni terk edip cezalandırdın. Birini üzmektense rezil olmayı tercih ederim.

Özdilek'te kriz patlasın diye karmik güçler getirdi seni o gün önüme. Sana bakınca karşımda bir yabancı gördüm. İnsan sevgilisini görünce endişe hisseder mi? Sarılsam memnun olur mu - öpmeli miyim? Sen de haklısın, travmalı biriydim, temkinli, endişeli, yıllarca reddedilmenin verdiği eziklikle sana alışmaya çalışıyordum. E sen de alışıldık bir adam değildin ki. Zaten gecesine patladım. Patlayacağım belliymiş - senden değil de travmalarımdan kaynaklı. Gerçi senden de kaynaklı. Uyumlanamamamızla da alakalı ama ben travmalardan paçasını yeni kurtarmış zavallı bir ruhtum. Gerçi iki ay çektin, daha ne edesin. Ya da çekmedin, ilk yanlışımda beni hayatından çıkardın. İlk kez takke düşmüş, sana olan duygularım ortaya dökülmüştü. Bu ilişkiye son verelim dedin, aklımdan "hangi ilişki" demek geçti. Evet bunu bir ilişki gibi hiç göremedim.

Çünkü bir lafın ötekini tutmadı. Bir adım attın, iki adımla karşılık verdim. Ama her seferinde bir adım geri gittin. Sonra bana kızdın, ilişki böyle mi olur dedin...

Bir Çin dedin, bir Londra... Sürekli hayallerindeki kadına uygun muyum diye gözlemlendim. Sen bana Hi Barbie muamelesi yaptıkça ben de seni memnun etmek istedim. Beni olduğum gibi görsen sevmezsin diye kendimi gizledim. Çünkü belli ki sevmezmişsin. Bu şartlar altında nasıl kendim olabilirdim?

Bir de manipülasyonlar... Tekrarla değiştirilen planlar. Ciddi ilişkiye beni zorlamak ama gün ışığında buluşmaktan, yan yana kitap okumaktan korkmak. Varsa yoksa şık restoranlarda yemek yiyelim. Tamam presentable bir insanım, bunları bana vermek istemen de çok güzeldi. Ama boğazda yan yana yürüyelim istedim. Gerçi bunu sana hiç söylemedim.

Beni FWB olarak tutmak istemedin. Sen gerçekten aşık olmaktan korktun. Tamam ben de iletişimi beceremedim. Sen de iletişmek yerine her seferinde sessizliğinle veya mesafenle beni cezalandırmayı tercih ettin. Ben de taktiklerimle seni kendime bağlamaya çalıştım. Bu kırmızı elbiseyi dışarıda neden giyesin ki dedin. Seni cezalandırmak için o elbiseyi Cannes'a götürdüm. Üstüne üstlük bir de poz verdim. Gör de acı, bana daha da bağlan diye. Başka türlüsünü bilmiyordum ki. Ben kendimi öyle sevdirdim. Sen de her şeyi içinde yaşadın, biriktirdin biriktirdin, bana söylemedin, sonra gittin. Tam bir İngilize yaraşır şekilde...

Ben de sineye çektim, sineye çektim, sonra big time patladım. Ne yapalım. Daha iyilerine layıkmışım ve geçmiş travmalarımla tekrar sınanacakmışım. Aynı hataları yapacak kadar salak olduğumu görecekmişim. Lovebombing ile bağımlı hale gelen ve isteklerini patlama noktasına gelene kadar dile getiremeyen biriymişim. Sevilmek için her şeyi sineye çekebilecek biriymişim. Duyacaklarından korkunca sormayan, full inkar bir insanmışım. DEĞİŞMEMİŞİM.

Ama bir kez eşime sormuştum; bana aşık mısın demiştim; hayır demişti. Yine de evlendim. Levent'ten Mecidiyeköy'e benimle konuşmaya gelmesinden etkilenmiştik kız grubumla. Hepimiz şefkat görmemiş zavallılardık. Hepimiz de boşandık.

Bu süreçte bir sonraki kişi için bu problemlerimi nasıl çözebilirim onu öğrendim. Sense bana fırsat vermedin.

İçindeki şeytanlar da ara ara ortalıklara dökülerek kim olduğunu gösterdi. Üstelik ben senin gibi beni tanımak gayesiyle tuzak sorular sormadım. Sen kendiliğinden ortalığa dökülüverdin. Ben bütün şeytanlarınla seni sevebilirdim. Sense kitapta köpeğe kötü davranmalarına rağmen Dazai'nin kitabını elimden bırakmamamı kınadın. Önümde köpeğe zarar verseler katil olabilirim. Tanımaya çalışsan anlardın.

Günün sonunda sen kaybettin. Beni invalidate etmek için çok uğraştın ve başardın. Çünkü an gelecek ben kendimi hatalı görmeyi bırakacağım. Vicdanım devre dışı kalınca da seni olduğun gibi görebileceğim. Ara ara oluyor - sonra geçiyor... Bir noktadan sonra hiç geçmeyecek. O zaman seni hatırlamayacağım bile. Bu bariz. Çünkü ben insanların iyi yüreklerine de değer atfediyorum. Sense ruthless bir insansın. Belki de haklısın, kendini koruman lazım. Veya sen de "ACI LİMANI" olacaksın. Daha yeni bir acıyla karşılaşınca seni iyilikle anacağım. Ama şurası bir gerçek, seni çok sevmeye pek yakındım. Duvarlarını kırmaya tenezzül etseydin...

Ben sevince bütün kusurlarını görmezden gelen insanlardandım. Böyle bir insanı kaybettin. Ben de ileride sağlıklı bir ilişki kurmak için ilk insanımı harcamış oldum. Benim mi hatamdı, şu an sisli ama her ihtimalde zaten sağlıklı bir ilişki kurmam beklenemezdi. O yüzden kendimi şefkatle kucaklamam ve kendime hiç kızmamam gerek. Sen de çok manipüle ettin, ne bekledin? Gerçekten eski eşinin yarattığı travmaları unutmuş bir insan olabilir miydim? M. de "narsistle yaşam" hesaplarını takip ediyor. Ben de onu yaraladım. Ona göre ben, bana göre o narsist.

Şunu okuyup ileride bu konuyu bu kadar uzatıp abarttığıma utanacak olmayı diliyorum.

İnşallah gideceğim konferansta Jörg gibi birileri olur. Nah gelirim love bombing'e ama inşallah bu vesileyle - bu kez pozitif anlamıyla - "her şey insanlar için" derim. İspanya bir kez daha bana karmik dersler ver.

Ayrıca yeni bir beceri geliştirdim. Bunu hep bilirdim ama içselleştirdim. Güzelim diye gördüğüm değer vicdanıma seslenmiyor. Her yerde pretty privilege yaşıyorum ve bundan dolayı bana saygı duyan insanlara minnet etme eğilimine girmiyorum.

Sevilmeye ve arzulanmaya değer bir insan olduğuma şüphem kalmadı. Denklem tamamlandı.

Nice acı limanlarına... Korkmadan yaşayacaksak, bunlara alışmamız gerek...

Çok sevebilirdim seni piç. Neyse...

saat: 01:47

Sen hep kendine önlemler aldın
Ben kendime yasaklar koydum
Önümüzde barajlar var
Bu su hiç durmaz
(Durdu)

istanbul
hosting