12 Ekim 2024, Cumartesi
saat: 11:34


Yine uyandım, bu sefer biraz hangover var. Olmaz aslında bana, şanslıyımdır, ama bu sefer oldu.
Ben uyandım, insanlar da uyanıyor, hayat da hep yaptığı gibi uyanıyor. Seviyorum o sessizlik içindeki ilk kipirdanislari. Ama benim içim hiç kıpırdamıyor.
Kıpırdamıyor çünkü, hayatın bence en önemli gereksiniminden yoksunum. Artık karar verdim buna. Red alette falan olurdu ya, basarsın kocaman bir ordu yaparsin, ama bir düşman ajanı gelir, tek bir hamle yapar, sonra o bütün ordu, işlevsiz, olduğu yerde durur. Ne bileyim, elektromanyetik bomba miydi, ya da başka bir şey mi hatirlamiyorum, ama kendimi bir süredir tam öyle hissediyorum. Kocaman bir ordu yapmışım, ama tek bir kıpırdanma yok. Halbuki şu an heyecandan ölüyor olmam gerek. Gerçekten, içimden neşe fışkırması gerek. Bence, şu dünyada, bir insanın düşebileceği en kotu durum, heyecan duyamama hali. Kimsenin heyecanlarını öldürmemek gerek. Kendini de bu heyecan sakatlığından korumak gerek.
Bense, kendimi iyi kötü herşeyden korudum ama bu yalnızlık hissinden koruyamadim.
İnsanlar nasıl koruyor, onu da tam anlamıyorum. Ya da bu sadece bana mı olan bir şey, onu da bilmiyorum.
Neyse, hangoverim geçti sayılır. Gideyim de biraz yalnızlığımla vakit gecireyim, zira bu kipirdanmalar yavaştan hayata katilmami gerektirecek çok geçmeden.
Şu anksiyete denilen bokla da yaşamayı öğrenmem gerek sanırım, zira hiç bitmeyecek gibi.

istanbul