20 Kasım 2024, Çarşamba
saat: 15:06


M. ile tanışmadan önce iş masamın üzerine koyduğum küçük çizgili bir kağıda yazılı şiir vardı. O işyerinden ayrılınca senelerce evimde depo odasında bir kalemliğin içinde durmuştu. Geçen senelerde yeniden işyeri masama koymuştum. Şöyle diyordu:

Hep aynı nağmede çılgın dolaşan yaylar
Bir yıldız kervanı gibi haftalar, aylar
Hep aynı hayalin peşinde bu yolculuk
Hep gül yangını ve bahar sıtması ufuk


Son ofisimde masama koyarken arkasına da tarihini yazmıştım. 2014 yaz ayları...

Bu Ekim ayında da yeni bir ufak kağıda şunları yazdım, arkasına tarihini attım. Senelerce o kağıt bana, ben o kağıda bakacağım. 10 yıl yeniden geçecek. Eminim güzel şeyler de olacak ama...

Searching for diamonds in the sulphur mine
Leaning on props that are rotten
Hoping for anything, looking for a sign
That I am not forgotten


Şu iki ayda yaşadığım hayalkırıklığı ve buhran o kadar anlaşılabilir ve haklı ki... Bu adam beni sevgisizliğiyle ve hastalıklı sinir bozucu mantığıyla dokuz sene boyunca mahvetmiş. Elden çıkarmış. Tek yol yukarı - fena da sayılmam ama tek başına yukarı çıkılabilecek bir yol değil. Yaşamayan bilemez. Evet kötü bir insan değildi; bana karşı bir kötülüğü olmadı. Aksine çokça faydası bile oldu. Ama yapmadıklarıyla/ veremedikleriyle içimi soldurdu.

Neyse ki ruhumu kaybetmemişim. Sevmeye hazır bekliyor. Fakat şu son senede de her şey yarım kaldı. Birden fazla kez çok yaklaştım. Neler neler yaşanabilirdi. İnanmadım ki - ne insanların enerjisi vardı ne benim ve içinde bulunduğum şartların... İnsanları kaybetmiş olmak değil her zaman yarım ve askıda kalmak beni yoran...

Bundan sonra böyle olmayacak. Bir daha kaybedemem.

istanbul