11 Ocak 2025, Cumartesi
saat: 14:07


İnsanın ölmesi 9 ay sürer dedi kim olduğundan ve nerede duyduğumdan emin olmadığım biri.
Doğum gibidir ölüm, yavaşça gelir dedi.
Bu işaretleri takip ederseniz, sevdiklerinizi korursunuz dedi.

Daha dokuz aylık olmamış bebeklerin ya da 9 yaşına gelmemiş çocukların ölümünden bahsetmiyoruz.
Bu kafamızı karıştırıyor.
Bu şükürlerimizi sınırlıyor.
Bundan sadece paralel bir dünyaya geçişle başa çıkabiliyorum.

Valla bu hesap doğruysa, az zamanım kalmış demektir.

İntiharı sık sık düşünüyorum. Teoride bir konu benim için, bugün ne yemek yapayım gibi bir konu. Günlük ve mecburi.

Keyfim yok.
Orası tamam.
Müge Anlıya bile tahammül edemiyorum.
Film izlemiyorum.
Hemen hemen hiç gülmüyorum.
Ben Ceylan, bağımlıyım diyorum ama temiz bir bağımlıyım. Her akşam haribonun şeftalili şeyine bağlandım. Midemi sikiyor ama o ana kadar istediklerimin yüzde kırkını karşılıyor, o yeter.

sabit bir ipte yürürken, dengesi bozulan biri olduğumu anımsayıp, ipin tam ortasında ellerimi açıp durmuş gibiyim.
Binmem gereken trenler otobüsler kaçıyor, vapur zaten pek yok. Hayat bu, bekler mi ipi, hemen başkasına geçiyor.

Kimimdim ben kendimin?
Hatırladıklarım meğer rüya mıymış.

Mutsuzluk, mutluluğu kovalamaktan daha kolay. Kutsal değil her ikiside.

Mutsuzluk bir olma, durma eylemi. Mutluluk beyhude bir yarış.
Gılgamışın ölümsüzlüğü ararken vaktinden önce göç etmesi gibi, mutluluğu arayanlar per perişan.



istanbul