23 Ocak 2025, Perşembe
saat: 16:40


TUĞRUL

"Japonlar bir topak bok da yapsa bana ilginç geliyor."

Tuğrul yattığı yerden doğrulurken böyle söylemişti. Üstü başı 1 saattir azimle yediği az tuzlu çekirdeklerin kabuklarıyla dolmuştu. Televizyonda ikişerli gruplar halinde 8 ekibin katıldığı bir Japon skeç yarışmasını seyrediyordu. Adamın biri elinde büyükçe bir leğenle karşıdaki adamın kafasına vuruyor, onu aynı leğenin içinde oturması için türlü maymunluklar yapıyordu. “Başka bir millet yapsa, ne osuruktan tayyare bir şey derdim. Ama Japonlar bu Dünya’ya ait değiller, bak işte gözümü alamıyorum bu saçmalıktan.” demişti Tuğrul. Bense kayıtsız bir halde, daha çok orada ne oluyor der gibi bakıyordum ekrana. Hatta Tuğrul gülmek için anırmayı tercih edince onu izlemek daha keyifli geliyordu.

Tuğrul bir anda “Hadi Japonya’ya gidelim.” dedi.
Işte tam o anda yükselen kaşlarımla Tuğrul’a dönerek “Tuğrul” dedikten sonra birkaç saniye susarken, ciddiyetimi verdiğim es ile göstermek istercesine: “Ben artık insanları çok iyi anlayıp, onlar için hiç bir şey yapmayacak bir döneme girdim.” Tuğrul ciddi halimi halının altına süpürür gibi, “Böyle bir dönem mi varmış, ya bozma beni oğlum gidelim işte.” deyiverdi.
Bu sahte ciddiyet gösterimde bir eğlence sezdiğimden mi, yoksa Tuğrul’un beni ciddiye almayıp kendi isteğini diretmesinden mi bilinmez, oyuna devam diyerek koşarak içeri gittim. Ersin’in Japonya gezisinden Yeşim için getirdiği kimonoyu hızlıca giyip, yanaklarıma rujla iki kırmızı daire çizdim. Elime de bir şemsiye kapıp içeri zıplayarak girip “Big In Japan”’i söylemeye başladım. Bir yandan da şemsiye ile Tuğrul’un göbeğine çalışıyordum. “İşte diyordum, işte bunun için gidemeyiz. Japonya’nın girişinde kızlar şemsiyeliyormuş!"

O yaz Tuğrul işinden ayrılıp, mühendisliği bıraktı. Annesini kaybetti ve biz bir haftalığına Osaka’ya gittik.

etyen.

istanbul
hosting