28 Ocak 2025, Salı
saat: 15:42
SALINCAK Yeşil boyası yer yer dökülmüş salıncağa oturdum. Aynı salıncakta, beş sene önce, yazın… Mor bir elbise vardı üzerinde. Yanımdaki boş salıncak hafifçe gıcırdıyordu. Rüzgâr çıkmıştı. Karşıdaki apartmanın ikinci katında bir kadın, camdan sarkıttığı çarşafı toplamaya çalışıyordu. Çarşafın içi kabarık ve dolu gibiydi. Garip görünüyordu. Park tenhaydı. Sadece kum havuzunda tek başına oynayan sarı montlu bir çocuk vardı. Elindeki kırmızı kürekle kumu bir kovaya dolduruyor, sonra tekrar boşaltıyordu. Bu işlemi on beş dakikadır tekrarlıyordu. Ara sıra durup bana bakıyordu. Ben de ona bakıyordum. İkimiz de bir şey demiyorduk. Kaydıraktan düşen yaprakları süpüren park görevlisi, çocuğa "Annen nerede senin?" diye sordu. Çocuk cevap vermedi. Küreğiyle kumu kazmaya devam etti. Görevli omuz silkti, süpürgesini sürüyerek uzaklaştı. Pazar günlerini düşündüm. Tezgahların arasında dolaşırdık. "En mor patlıcanları seç," derdi, "onlar daha tatlı olur." Mordu işte, çare yoktu. O sırada parkın demir kapısından içeri bir adam daldı. Nezihi'ydi bu. Eski milli futbolcu. Üzerinde parlak mavi bir eşofman vardı. Doğruca bana doğru koştu. Tam önüme gelince, hiçbir şey söylemeden yerden sertçe kayarak bana müdahalede bulundu. Pantolonu çimenlerde yeşil bir iz bıraktı. Ayağa kalktı, eşofmanını silkeledi. Gözlerimin içine baktı, ciddi bir ifadeyle "Bazen böyle gerekiyor işte," dedi ve geldiği gibi koşarak uzaklaştı. Çocuk kum havuzunda küreğini düşürmüş, ağzı açık bakıyordu. Ben iyi değildim. Bacağım şimdiden morarmıştı, ah o morluklar. Çocuk kovayı devirdi, kum ayakkabılarının üzerine döküldü. Silkelenmedi. Küreği kum havuzuna sapladı. Yürümeye başladı. Apartmana doğru gidecek sandım, ama parka girişindeki demir kapıya yöneldi. Arkasından "Hey!" diye seslendim. Durmadı. Salıncaktan kalktım. Beş sene önceki gibi. Kapının önünde bir kadın belirdi. Üzerinde mor bir kaban vardı. Mor. Tabii. "Kerem!" dedi sert bir sesle. Çocuk olduğu yerde durdu. Kadın çocuğun elini tuttu, kulağına bir şeyler fısıldadı. Çocuk başını salladı. Kum havuzuna döndüler. Kovayı ve küreği aldılar. Ben hâlâ salıncağın yanında dikiliyordum. Kadın bana baktı, hafifçe gülümsedi. Gülümsemesi yorgundu. Eskisi gibi değildi. Kerem'in elini bırakmadan "Teşekkür ederim" dedi. Başımı salladım. Cevap verseydim, sesim beni ele verebilirdi. İkisi de uzaklaştılar. Salıncağa geri oturdum. Rüzgâr hâlâ esiyordu. Yanımdaki boş salıncak gıcırdamaya devam etti. Karşı apartmandaki kadın çarşafı olanca gücüyle silkelemeye başlamıştı. Bir anda çarşafın içinden 12 mor köpek düştü yere. Kadın aldırış etmeden pencereyi kapattı. Düşen köpekler sağa sola kaçıştılar. Cebimden telefonumu çıkardım. Rehberde halâ kayıtlıydı. Selin. Silmedim hiç. Parmağım bir an havada asılı kaldı. Sonra telefonu cebime koydum. Çimlerdeki kayma izi hâlâ duruyordu. etyen. | ||
|