24 Şubat 2025, Pazartesi
saat: 22:30


Zaman öyle hızlı geçiyor ki, sabah uyanmamla akşam yatmam arasında ne kadarını kendime ayırabiliyorum bilmiyorum. Sürekli koştur koştur bir şeylere yetişme durumu. Boş günlerimde bile planladığım hiç bir şeyi yapamıyorum neredeyse.

Arada cidden geliyorlar bana çıkıp bir otele filan mı gitsem diyorum. Kendi kendime boş boş otursam, spa filan yapsam, dinlensem. Vücut yorgunluğu değil de kafa yorgunluğu daha çok. Sürekli birşeyler planlamak, takip etmek, öğrenmek, öğretmek filan..

Hele bugün İtalyan üç adamın ayrı ayrı İngilizce anlattığı teknik konular beynimi deldi. Akşam 8 olmuş saat hala karbon ayak izi hesaplama metodları konuşuyoruz. Kulaklığı filan çıkardım, arada seslerini de tamamen kapatıyordum ki beynim dinlensin.

Ben de böyle bir eğitim vercem bu arada, İngilizce eğitim vermek iyi de kitle iyi konuşamıyorsa çok uyuz oluyorum.

Neyse...Emily in Paris izlyip duruyorum, aynı bölümleri evire çevire bakıyorum öyle boş boş..Gabriel'e ciddi ciddi aşık oldum sanırım. Ne kadar çekici bir adam, bakışları, tavırları filan çok etkileyici, en azından ilk iki sezonda öyleydi son bölüm biraz sünepe ama bilerek öyledir heralde. BAzı bölümlerinde mal gibi salya sümük ağladım. Kimsenin umursamayacağı detaylarda nasıl kendimi buluyorum böyle anlamıyorum.
Neyse gidip bir bölüm daha izliim. PAris'i ve Gabriel'i görmek iyi geliyor.


istanbul
hosting