02 Mart 2025, Pazar
saat: 16:11


Haftalardır Emily in Paris izliyorum.Hem de tekrar tekrar. Basit, saçma, mantıksız vs vs. hiç umrumda değil, dizi beni resmen esir aldı.Şehir, ilişkiler, arkadaşlıklar, Gabriel...Gabriel'in sadece yakışıklılığı değil şefkatli, tatlı, naif tarafı beni çekiyor. İzlerken bazen ekran donuyor, birkaç kez ekran görüntüsü aldım sevdiğim sahnelerin moralim bozulunca açıp tlfnumdan bakıyorum o kadar kafayı yedim. Gabriel ve Emily'nin sevgili olduktan sonra Emily barda otururken mesajlaştıkları sahne , dansları ve diğer şeflerle beraber eğlendikten sonra birbirlerine seni seviyorum dedikleri sahneleri çok seviyorum. Çok tatlı.

Geçen Sylvie bir sahnede kocasıyla Seine kenarında yürürken sarılıp bu kadar çok mutlulukla ne yapacağım ben dedi. O sahneden sonra bütün gece durup durup ağladım, hıçkırıklarla salya sümük, böğüre böğüre hem de. Şimdi de ağlicam bak , yazarken bile gözlerim doldu.

O. nun doğum günü bu hafta. Geçen yıl ona bir büyük hediye, bir de sürpriz sevimli hediye alıp çok şık bir yerde kalabalık bir kutlama ayarlamıştım.
10 gün benim doğum günümdü. İş için şehir dışındaydım ama geldiğinde dışarı çıkarız dediği için herhalde en azından bir yerde yemek yeriz diye düşünüp şık bir yere göre hazırlanmıştım. Ve alelade bir yerde dilim pasta yediğiiz gibi 10 dk ötedeki annemle babamı bile davet etmemişti gittiğimiz yere. Çağırmak aklına gelmemiş.
Sevilmiyorum ondan mutsuzum bence.



istanbul
hosting