23 Nisan 2025, Çarşamba
saat: 05:16


Mesela, okuyanın yoksa yazar mısın?
Ben yazarım. Yazarken okumuyor musun? Mesela, ben dünyada değil de ayda yaşıyor olsaydım da, mutlaka yazardım.
Hayatımın en zor , en saçma geçiş dönemini yaşadığımı söylemiş mıydım? Bu UK biraz saçma bir ülke dostum. Ben de heralde biraz sacmayim, şurada tanıştığım ve bir şekilde isim düşen on kurumun/insanın hepsi o kadar saçmaladı ki, anlatamam.
Aslında, ben sehrimi bulmuştum, evimi kurmuştum, hayatım ne güzeldi. Atlardim bisikletime, nehrin kenarından yarım saatte dünyanın en güzel tiyatro salonlarından birindeyim. Ev dönüşünde, yazları, evimle metro arasındaki parkta durur o gün hangi klasik müzik konseri varsa onu dinlerim. Şezlonga yayılmış dinlenirken telefondan komut veririm kahvem pişmeye başlar. Ne güzeldi lan hayatım. Kışın canın mı sıkıldı, eve giderken yolda dur buz pateni yapan insanları izle Seksenler sarkilari eşliğinde, hatta tak iki paten ayağına bir saat kay.
Harika bir şeyler yakalamışken birakmayacaksin azizim. Öyle "bana challenge fark etmez", "ben uğraşırım daha iyisini yaparım", "bunu da ben yapmadım mi zaten" falan ergen işi, kime kanitliyorsun kendini. Fakat ben bu sefer kendimi kanıtlamak için yapmadım işte. Herşeyin boka saracagini, en iyi ihtimalle geride biraktiklarim kadar hiç bir şeyin iyi olmayacağını biliyordum.
Benim bu değişime, yaptıklarımı yıkmaya ihtiyacım vardı bu sefer. Zorunluluk yani, bile bile lades.
Ve bunun sonucunda, olabilecek her şey gidebileceği kadar ters gitti.
Anlamadığımız şey, hayatın cezalandırdı her zaman aptallık, açgözlülük vb. Değil. Hayat bazen de, sadece değişimi cezalandırıyor. Çünkü, her etki bir tepki. Bu zaten bin yıldır bilinen bir konu. Ben yine gayet kendimlik bir tercih yaptım, olan buydu. Ve her tercihimde bedenimden parçalar koparan hayat, yine kopardı. Koparsin bakalım.
Ben yine sabırla bekledim ve bildiğimi yapmaya devam ettim. Bakalım yine yoluna girecek mi her şey? Girmeli bence, doğal bakış biraz bunu gerektiriyor sanki. Zadece, artık yaştan mi, ülkeden mi, insanlardan mi, bilemiyorum, belki de hepsinin birleşiminden, çok direndi hayat, çok ayak surudu. Bak o güzelim ortamdan sonra, şu yaşımda, dört ay, dört ay boyunca evsiz evsiz yaşadım, resmen surundum elalemden oda kiralayarak. O dört ay boyunca şöyle hike yapayım diyeceğim bir haftasonu olamadı, cuma hop çık işten koştur üç saat yol çek havaalanina yetiş, hop başka bir şehir. Dinlen, eşya topla, is hallet, dön geri gel.pazartesi işe başla.
Sonunda bir önceki evimin yarısı kadar bir ev, binbir zorlukla ancak geçtim iki gün önce. Dört ayın sonundaki ilk ödülüm, kendime veda hediyesi olarak aldığım güzel espresso fincanından türk kahvesi icebilmek oldu bomboş bir evde.
Ama nasıl ruhum rahatladı.
Ama bu sefer daha da kalıcı olacak, daha da keyifli olacak bak görürsün.
İnancım bu da, mantık akışı onu göstermiyor.
Olmayabilir de.
Olmasın.
Olmasın anasını satiyim.
Ne demiş Kayahan, bir gün olmazsa, bir gün mutlaka.
Yemişim hayatın dikenlerini.
Takıntım yok arkadasim. Burda olmasın, ve hatta hayatımın şehri dediğim yerde de olmasın. Başka yerde mutlaka, başka zamanda mutlaka.
Şu hayatta o kadar güzel şeyler kazandım ki, bence kaybetme kredim var bolca. Hiç gam tutmam bence.
Yok, bir şeyi kaybedince elbette üzülürüm, bir hayalimi kaçırınca falan. Ama onlar dahil pakete.
Yeni tanistigim canımı sıkan insanlar, beni tedirgin eden bütün konular, vallahi hepsine gulumserim.
Şimdi gidip çanta toplayim , yarın konferans varm şöyle güzelce bir kravat çekeyim kendime. Hadi bakalım.



istanbul