25 Temmuz 2025, Cuma
![]() saat: 02:19
![]() Ö. "Dersim'e gidelim mi?" dedi geçen gün, arayarak. Bir arkadaşıyla beraber gidecekmiş, istersem beni de alabileceklermiş. Hazır festivalde başlayacak, onlara katılsam iyi olurmuş. Gitmedim! Yaklaşık 1 saat önce bir video attı bana. Beser Şahin, Şiye şarkısını seslendiriyor videoda. Bunu bilerek yaptı muhtemelen. Şarkıyla olan mazimi bildiğini düşünüyorum. Aksi taktirde neden sadece bu şarkıyı göndersin ki. Her neyse... Yapmamalıydı! Kurşunu namluya sürülmüş bir silahı tutuştursaydı elime aynı şeyi yapmış olacaktı. Zihnim şarkının orijinal kaydını kendiliğinden oynatmaya başladı. Mikail ile Beser'in düet yaptığı stüdyo kaydı defalarca, defalarca, defalarca çalmaya başladı zihnimin derinliklerinde. Şu an kulaklıklarım takılı, şarkı tekrara alınmış, parmaklarım ve anılarım arasında çetin bir savaş veriyorum. Şîye vêrde bone ma ra şîye Zerê ma ra goni şîye Ax şîye Sildim uzun uzun yazdıklarımı. Şimdi sana sesleneceğim "Bahtsız Ophelia"... Bu şarkıyı sen gittikten sonra milyon kere dinledim. Milyon kere tokatladım kendimi. Dilimi ısırdım, dişlerimi sıktım, alnımı çarpıp durdum duvarlara. Eriyorken büsbütün akşamdan sabaha - sabahtan akşama, bir şey ya da birileri, ne olursa ya da kim olursa farketmez, tutup kolundan getirsin istedim seni. Şarkı her "Şiye" dediğinde gözlerimi kapadım, içimdeki cehennemin beni yutup bitirmesini istedim. Günler bir birini kovaladı, ailem okulu bırakıp eve dönmemi istedi. Arkadaşlarım boşluğa bakan gözlerimden, gittikçe ufalan bedenimden endişe etmeye başladı. Yaptığım tek şey vardı; bir zamanlar ensemde dolaşan parmaklarının izini canlı tutmak, burnumdan silinip gitmesin kokun diye yeni ve güzel olan hiç bir şeyi koklamamak. Her sabah öfke ve acıyla doldurdum ağzımı. Küfredip durdum sana, kendime, Tanrı'ya! En çok da Tanrı'ya. Madem diyordum, yetiyor her şeye kudretin, yakınsın madem şah damarımdan da bana, getir o parmakları. Kokuyu getir! Ah Ophelia! Kendine böyle seslenişin; bahtsız Ophelia... Yıkıp içimdeki bütün sütunları, kırıp bütün kaburgalarımı, bir jilet ile değil, alalade bir demir parçası ile kesip kesip doğradın ne varsa gövdem denen boşluğun içinde. Acımaz çünkü jilet kesiği, düzgün bir kesiktir, biçimlidir usta ellerde. Oysa sıradan bir demir parçası öyle midir? Geçtiği yollarda biçimsiz kesikler, travmatik izler, paslı yarıklar bırakır. Şîye verasanî serdina Şîye ma re zaf derdina Şîye verasanî serdina Şîye ma re zaf derdina Heylo, heylo zaf derdina Ophelia...Aradan geçen uzun yıllardan sonra, ismini yeni doğan bebeğine verdi bir arkadaşım. Yüzüme baktı, biliyordu. Biliyordu içimde devrilen kayaları, durup durup kanayan yaraları. Çünkü bazı isimlerin açtığı kesikleri Tanrı dahi dikemezdi! Çünkü bazı kesikler dışarıya açılmasıdır içerinin. Sızmasıdır, içerdeki karanlığın dışarıya. Hala çalıyor şarkı kulaklarımda. Hala Beser'in sesi, otopsiye hazırlar gibi bedenimi, köprücük kemiğimden göbek deliğime yarıyor gövdemi. Şîye, vêrgi şîye sari pine şîye Vereki tebel ra bel bîye Ax şîye Şimdi Robert Densos'un dizeleri uçuşup duruyor zihnimde; "Seni öylesine düşledim ki yitirdin gerçekliğini." Kapattım şarkıyı, çıkardım şimdi kulaklığı. Birazdan su içip yatağa uzanacağım. Adını sayıklayacağım bir kaç kere. Seni anımsamanın ağzımda bıraktığı bu buruk tadı suyla geçirmeye çalışacağım. Hem biliyor musun, yaklaşık 4 yıl oldu sigarayı bıraktım, alkolü de. Aynı marka sigarayı içerdik, tesadüf belki. Şimdi ve şu anda keşke diyorum, keşke yere attığın bir izmariti alıp götürsem dudaklarıma. Parmakların dolaşsa ensemde bütün gece. Ben yüzüne, sen sırtıma dokunup dursan...Avcumla yoklasam yüzündeki her gözeneği. Kirpiklerine usulca dokunsam yine, kulaklarını öpsem. Dudaklarının arasından süzülen dumanı üflesen ağzımın içine, bir varoluş ayinini tekrarlar gibi... Yanisi Ophelia, ben seni yeniden yazamam, biliyorum. Birlikte uyuduğumuz uykuları yeniden uyuyamam. Terimizle sırılsıklam ıslattığımız çarşafları o yataklara yeniden seremem, biliyorum. O yolları yürüyemem, o yemekleri pişiremem, o kahkaları atamam, o şiirleri okuyamam, o bağ evine gidemem, o öpüşleri tazeleyemem...Biliyorum, biliyorum, biliyorum, hepsini biliyorum Ophelia. Bilmek Ophelia, nasıl da büyük bir keder! | ||
|