10 Ağustos 2025, Pazar
![]() saat: 15:28
![]() Hazır annemler çevremdeyken ve Arya’yı onlara teslim edebiliyorken Midilli'ye gittim. Bu üçüncü gidişim oldu. Çok seviyorum Lesvos’u. Mytilini. Petra, Molyvos ve Eressos.. İki günde zaten daha ne olsun. Çok güzel denizlerde yüzdüm, çok lezzetli yemekler yedim, ouzo içtim. Çok iyi geldi. Sanırım tüm Yunanistan’da var bunlardan, yol kenarlarında küçük shrine’lar oluyor, adı kandylakia’ymış. Bunlar yol üzerinde o kadar çok yerde var ki, orada ölümlü bir kaza olduğunda vefat eden kişileri anmak için yaptırılıyormuş ya da kazadan kurtulanlar şükretmek için yaptırıyormuş. Bunu öğrenince bir gerildim virajlarda her kandylakia gördüğümde. Adada mesafeler öyle uzun ki, arabayla Mytilini’den Petra’ya gitmek de, Petra’dan Eressos’a gitmek de 1 saat sürüyor. Eressos’ta hep çok güzel kitaplar okuyorum, daha önceki gidişimde büyük bir zevkle Sonsuzluğun Sonu’nu okuyordum orada, bu sefer de Atuan Mezarları’nı. Midilli dönüşü feribotta Atuan Mezarları bitti. Çok etkileyiciydi, gerçekten bayıldım. Son sayfalarda Tenar’ın özgürlük fikriyle ağladığı bölüm beni derinden etkiledi. "Şimdi" dedi adam, "şimdi uzaklaştık, şimdi kurtulduk, gerçekten uzaklaştık Tenar. Bunu hissediyor musun?" Hissediyordu. Karanlık el, kalbinin üzerindeki, ömür boyu süren hükmünü geri çekmişti. Ama dağlarda olduğu gibi neşelenemiyordu. Başını kollarına gömerek ağladı; yanakları tuzlu ve ıslaktı. İşe yaramaz bir kötülüğe bağımlı geçirdiği, boşa harcanmış yıllarına ağladı. Acı acı ağladı çünkü özgürdü. Öğrenmeye başladığı şey aslında özgürlüğün yüküydü. Özgürlük ağır bir yüktür, ruhun yüklenmesi gereken büyük ve garip bir sorumluluk. Kolay değildir. Verilen bir armağan değil, yapılan bir seçimdir; bu seçim de zor bir seçin olabilir. Yol, yukarıya, ışığa doğru çıkar; ama yüklü yolcu oraya hiçbir zaman varamayabilir. Ged bıraktı kız ağlasın; ne onu avutacak tek bir söz söyledi; ne de gözyaşlarını dindirdikten sonra, oturup Atuan adasının alçak mavisine doğru bakarken onunla konuştu. Adamın yüzü sert ve tetikteydi, sanki tek başınaymış gibi; hep ileriye bakarak, sessiz ve seri, yelken ve dümenle ilgileniyordu. | ||
|