04 Eylül 2025, Perşembe
saat: 05:27


Saat üç.
Bana dedi ki, duygularım çok önplanda imiş. Nasıl hissettiğimde odaklanıyormuşum. Bu benim eskiden beridir deformasyonum zaten, duygularımı göz ardı edemem ben. Edemem değil slonda etmem. Şu "babası ölen ama yine de sahneye çıkan komdeyen" klişesini hiç sevmemişimdir, zaten kötü hissederken iyi davranan ya da iyi hissederken kötüymüş gibi davranan insanlara da hep kılımdır.
Bende düz , doğrusal. Bana kötü hissettirecek şey belli. Canım sıkkınken yemek yememem, şov yapmak için değil mesela, canım cidden yemek istemez. Babam ölürse de gösteriyi iptal ederim zaten. Banane.
Neyse, konu o değil.
Konu benim hayatımın hiç içinden çıkamadığım çemberi, hep garip garip ülkelerde katılaşmış bir yalnızlık haliyle, hiç bir sonraki sahneye geçmeyen filmimde kalakalmam. Tabii yine aynı oldu.
Bu sefer ağır depresif oldum doğrusu. Üç aydır ghosting yiyorum sonuçta. Koptum her şeyden.
İşten ayrıldım bak, işsizim, hiç bir güvencem yok. Gittim baya en üst düzey yerlere başvurdum. Hepsi de görüşmeye çağırdı inanamazsın. Gittim görüştüm. Genel olarak hepsi de iki üç kişinin yapacağı işi tek kişiye yıkarak , dandik bir maaş ödüyorlardı. Salladım hepsini. Sikerler çünkü. Boyun eğmeyi hiç sevmiyorum. Bu koşullardan bağımsız bir şey. Eğmedim. Adama kabak gibi söyledim "proje heyecanlandırıco, ma teklif ettiğimiz iş bir uzman araştırmacı, bir teknisyen ve bir it'nin yapacağı iş, verdiğiniz kötü bir araştırmacı maaşı. Düzgün adamdı, kabul etti. Ama sonuçta kimseyi almadılar, yine ilan çıkacaklarmış.
Ben şimdi bunu anlatsam, bana dicekler ki burnun büyük, sen kimsin reddediyorsun, şu koşullarda ne olursa yapılır. Yapmam abicim, ben hep bu çaresizliğin karşısındaydım.
Sonra kafam attı, dedim benim başka birşeyler yapmam lazım. Zaten üniversiteden beri yapasım vardı.
Aradım eski arkadaşlarımı, beyin fırtınaları kısmına başladım. Bugün, iki salak tatlı arkadaşımla görüştüm üniversiteden.
Nasıl özlemişim onların salak salak uçarı konuşmalarını, aptal aptal şeylere kıkır kıkır gülmelerini. Demem o ki, ben şu son on yılda kendimi korumaya çalışırken, biraz kaybetmişim galiba. Biliyorum gerçi çok değiştiğini ve bu değişimde olumlu çok şey var, ama galiba biraz da daha mutsuz bir insana evrilmiş olabilirim, p üzdü. Ve bu evrim benim kişiliğimle ilgili değil çok, birlikte mutlu olduğum insanların tükenişiyle ilgili aslında.
Yanıma, birlikte mutlu olduğum üç beş kişi istemek çok mu kırk yaşında? Çok gibi geliyor. İşte o çok gibi gelince, başka çıkışım da olmayınca, biraz, hayat bittmiş gibi hissediyorum.
Hislerimşe yaşıyormuşu . Bu his kalıcı iken, ne yapmak gelir ki insanın içinden? Benim içimden gelmiyor bişey yapmak.
Kitap okur musun mesela?
Ben kitap okumayı, böyle hissetmezken seviyorum, film izlemeyi de. Alışverişi bile lan. Napcaz Altan? Üç beş insanım var, hepsi uzaklarda. Napcaz?



istanbul